Anlayışlarının bütününü paylaşmasak bile Türkiye’yi yöneten irade sahipleri elbette Müslüman insanlardır. Cumhurbaşkanının samimiyetinden şüphe etmek ise insaf ile bağdaşmaz. Varsa sözümüz, eleştirimiz onu yapmalıyız ve ben bu kitapta kanaatlerimi paylaşmaya çalıştım. Darbe bir yana, memleket, özellikle bir Müslüman tarafından yönetilmeye başladıktan sonra, neredeyse yeniden yedi düvel tarafından siyasi, iktisadi bakımdan köşeye kıstırılmaya çalışılmaktadır. Dış mihraklar ve onların uzantısı Türkiyeli kimilerinin sergilediği Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığının, kişisel olmadığını, hedefin doğrudan İslam olduğunu görmeyecek kadar kör değiliz. Bu durumda söz konusu düşmanlığın aynı zamanda biz Müslümanlara da yapıldığını idrak etmeliyiz.
Türkiye artık İslamcılarla Kemalistler arasındaki paylaşım kavgasının odağında ve ortasındadır. ‘İslamcılar’ söylemini benimsemesem bile ne demek istediğimi en iyi o anlatacağı için seçtim. Şimdi ne olacak? Biz, özelde ben, nerede durmalıyım? Partici değilim. Ak Parti’nin bütün icraatlarını onaylamıyorum. Bana düşen küsüp köşeye çekilmek midir, yoksa eleştirilerimi sağduyulu ve insaflı bir dille ortaya koyarak, onların tarafında bulunmak mıdır? Taraf seçimini taraftarlık anlamında değil, kişiler üzerineyürütülüyor gibi görünen hücumların, aslında İslam’a karşı olduğunu fark ederek, İslam tarafında saf tutmak anlamında dillendiriyorum.