Hani güzel güzel romanınızı okurken, birdenbire bir cümle çıkıverir karşımıza, aniden bastıran yağmur gibi… Ne yapacağımızı şaşırırız; öyle bir şey demektedir ki yazar, açtığı kapıdan çıkıp bambaşka bir dünyaya varmak, o ana kadar bildiğimiz her şeyi birdenbire unutuvermek işten bile değildir. Romanı unuturuz, olduğumuz yeri, olduğumuz kişiyi, tümünü unuturuz… Aklımızda bir tek o cümlenin fısıltısı kalır… Kalır, yer eder… Bir hayat kırıntısı daha bırakılmıştır ruhumuza, yeniden yoğrulup bereketi doğurmak üzere…
Faruk Şüyün, Dünya gazetesi için mesleğinin zirvesindeki yazarlar, şairler, oyuncular, ressamlar, müzisyenler, yönetmenler ve iş adamlarıyla söyleşiler yaparken de karşılaşmış bazen o hayat kırıntılarıyla… Hiç olmadık yerde açan kırçiçeği gibi gülümseyen satırları, o söyleşilerden koparıp alıyor, bir buket yapıp sunuyor şimdi biz okurlara… 101 ustanın bilgelikle, sanatla donanmış sözleri, Hansel ile Gretel`in yolunu bulmak için yollara serptiği ekmek kırıntıları gibi seriliyor önümüze bu Hayatın "Şey"leri buketiyle…
Ne dersiniz o kırıntıları yiyen kuşlar bulabilmişler midir evlerini?