Bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır. Bizim gibiler, başkalarının yaşantılarına kısa bir süre için girerler. Uşak rolünde sahneye çıkarlar. Kötü bir yaşantı, fakat iyi bir oyun.
Dostum, inan senin şu cehaletini çok seviyorum; diğerlerinin tutuculuğundan daha değerli geliyor bana: En azından sen yanlış yolda değilsin, üstelik henüz bir şey öğrenmemişsen de öğrenmeye açıksın. Yaradılışın, açıksözlülüğün ve dürüstlüğün hoşuma gidiyor.
“Ne bileyim işte yan yana çekirdek çitleyip kıkırdayalım filan istiyorum.Balık kızartalım, bol limonlu salata yapalım yanına bir küçük rakı açalım.Çok basit rüyalarım var Adalet.Onları benimle görsen ya keşke…”
Geçmişe ya da geleceğe, düşüncenin özgür olduğu bir zamana, insanların birbirinden farklı olduğu ve tek başına yaşamadığı, hakikatin var olduğu ve yapılanların silinemediği bir zamana...
Aslında akıcı olmamasına rağmen kitabı elinizden bırakmamanızı sağlayacak çok yazar yoktur. Kafka da benim için bunlardan biri. Ağır ilerleyen bir konu, birçok alt önerme ile normal bir kurgu gibi ilerlemiyor. Yine de sarıyor ve merak ettiriyor.
Şato dediğimiz nedir kitapta, emin değilim. Somut bir yapıdan ziyade toplumdaki sınıfları belirtiyor olabilir. Yöneticiler, sıradan memurlar, çiftçiler ve dükkan işleten küçük tüccarlar... Orta kesimdeki bir memurun tüm bu sınıflarla olan iletişimini görebiliyoruz. Üst yöneticilere telefonla bile zar zor ulaşabilmesi, kendisinden aşağıda olanlar arasındayken önemli biriymiş gibi davranılması, yine de hiçbir zaman en üste ulaşamaması... Sınıflar arasındaki çizgiyi çok keskin bir şekilde işlediğini düşünüyorum.
"Evet, gün olur bahar da gelir, yaz da, onun da bir zamanı var elbet; ama insan anımsamaya çalışıyor da, baharla kış öyle kısa görünüyor ki, topu topu iki gün gibi bir şey adeta; öyleyken bu günlerde bile, güzelin güzeli bir günde bile gene bakarsın kar yağar bazen."