Her şey, Yüce Allah’ın emriyle hareket eder elbet. “Her şeyin anahtarı O’nun yanında, her şeyin dizgini O’nun elindedir.” O, “Ben’den isteyin ki size vereyim” der bize. Yeter ki biz, istemesini bilelim.
“Görmedin mi Rabbin fil sahiplerine ne yaptı? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara, çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı. Sonunda onları, (kurt tarafından) yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.
(...) Eğer bütün akıl sahibi varlıkların oluşturduğu bedenin bir organı olduğunu anlamadıysan, diyor Marcus Aurelius (VII, 13, 3): "henüz insanların yüreğinin derinlerinden sevmiyorsundur, yalnız ve katıksızca iyilik yapmaktan sevinç duymuyorsundur ve dahası, aynı zamanda kendine de iyilik yapmış olduğunu henüz bilerek değil, sadece görgü gereği iyilik yapıyorsundur."
Toprakları eğitimle gübrelenmemiş bir kalpten önyargıları söküp atmak, herkes bilir, çok zordur; orada taşlar arasındaki yabani otlar kadar sağlam büyürler.
İşte insan doğasının kusuru -en parlak yıldızların üzerinde bile lekeler vardır; Miss Scatherd’ınki gibi gözler ise sadece bu küçücük lekeleri görür ama yerküreyi kaplayan parlaklığa karşı kördür.
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın, Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın, Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı; Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın. Ümit Yaşar Oğuzcan
Aşk bazen yer değiştirir, bazen soğur ve bazen yakar. Ama sevmek yerinden, sevdiğinin yanından kalkmaz. Soğumaz çünkü sıcak değil; yakmaz çünkü yakıcı değil.
Aşk, genellikle şehvetten kaynaklanır ve şehvetten kaynaklanan her şey değersizdir. Sevmek ise ruhun içinden doğar ve bir ruh nereye kadar yükselebilirse, sevmek de onunla birlikte yükselir.
Aşk bir kere yer edindi mi aşağı güzel bir lisan faar bir iyilik temiz bir ahlak göz alıcı bir fıtrat bağışlar. Aptalsa zihnini cilalar korkaksa cesaret verir cimrinin elini açar zalimin zorbalığını kırar kötü ahlakı giderir yalnız ha yar dostsuza dost olur çünkü aşk insandaki ağırlıkları izale eder kalabalıkları yontar ruha zerafet verir kalbin bulanıklığını temizler kişiliğe asalet Katar şefkatli ve merhametlidir şerefli ve yücedir nefsi arındırır ahlakı güzelleştirir.
"Hayat iki seçenek çıkarır insanın önüne: Ya yazgısını sırtlanacak, evet deyip yaşamını ona göre düzenleyecek, yazgısına kucak açacak, üstünlük ve sakıncaları kabullenecek, mutluluk ve mutsuzluklarına içtenlikle, pazarlığa kaçmadan, yüce kalplilik ve alçak gönüllülükle alıp bağrına basacaktır. Öbür seçenek yazgısını aramaktır. Ne var ki aramakla yalnızca güç, hayal, zaman, yerinde ve olumlu körlük, içgüdü kaybedilmez, kendi değerini elden çıkarır insan. Yoksullaşır giderek. Ele geçen şey, elde var olandan her zaman için daha kötüdür. Hem inanç gereklidir aramak için, inanç için de belki yaşamanın gerektiğinden daha fazla güç".
cem yayınevinden okumayı tercih ettiğim kitabın sayfa sayısı: 424 alıntıladığım metin sayfa 417
Özgürlük, aydınlığın dostudur. Toplumunun geriliğini, karanlığını, yoksulluğunu düşünen aydın suç işlemiş olmaz. Bu çabalar ancak, toplum adına, demokrasi adına işlenen suçları ortaya koyar, bu suçları önler. Geri kalmış toplumlarda bu görev bir kat daha gereklidir. Aydın, azgelişmişlik koşullarından kendini kurtarabilmiş, toplumunun, ulusunun gerilik nedenlerini araştırabilmiştir. Ülkesinin kıt olan eğitim olanaklarında yararlanarak kişisel eğitimini tamamlamış, yabancı diller öğrenmiş bir aydın, diplomasını arz ve talep kurallarına göre satışa çıkarmıyor, toplumunun sorunlarına eğiliyorsa, ona ancak saygı duyulur.
Ancak inanıyoruz ki Türk halkının kanı ile savaş meydanlarında kazanılmış egemenliğimiz hangi anlaşmaların yükümlülükleri ile elimizden alınırsa alınsın Anayasa'nın istediği Tam Bağımsız Türkiye, devrimcilerin çelik elleri ile kurulacaktır. Geceler tulu-i haşre kadar sürmez.