Bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır. Bizim gibiler, başkalarının yaşantılarına kısa bir süre için girerler. Uşak rolünde sahneye çıkarlar. Kötü bir yaşantı, fakat iyi bir oyun.
Dostum, inan senin şu cehaletini çok seviyorum; diğerlerinin tutuculuğundan daha değerli geliyor bana: En azından sen yanlış yolda değilsin, üstelik henüz bir şey öğrenmemişsen de öğrenmeye açıksın. Yaradılışın, açıksözlülüğün ve dürüstlüğün hoşuma gidiyor.
“Ne bileyim işte yan yana çekirdek çitleyip kıkırdayalım filan istiyorum.Balık kızartalım, bol limonlu salata yapalım yanına bir küçük rakı açalım.Çok basit rüyalarım var Adalet.Onları benimle görsen ya keşke…”
Geçmişe ya da geleceğe, düşüncenin özgür olduğu bir zamana, insanların birbirinden farklı olduğu ve tek başına yaşamadığı, hakikatin var olduğu ve yapılanların silinemediği bir zamana...
"Evet, gün olur bahar da gelir, yaz da, onun da bir zamanı var elbet; ama insan anımsamaya çalışıyor da, baharla kış öyle kısa görünüyor ki, topu topu iki gün gibi bir şey adeta; öyleyken bu günlerde bile, güzelin güzeli bir günde bile gene bakarsın kar yağar bazen."
"Ah nerede o günler, gerçekten öldüğüm zaman, şöyle aklı başında biri çıkıp beni denize filan atıverse, ne iyi olurdu. Ne yaparlarsa yapsınlar da, beni lanet bir mezara tıkmasınlar. Pazar günleri millet gelip karnınızın üstüne bir sürü çiçek filan koyacak, daha bir sürü zırvalık. Öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın? Yani..."
"Bakın ben olsam, Kasım ayını seçerdim. Nisan ayında, çiçekler tomurcuklanır, ağaçlar yeşerir. Ama kasım ayı öyle mi ya... Hava enikonu kötüleşir, sert rüzgarlar, insanı iliklerine kadar üşütür, gökyüzü de daima bulutlu ve kasvetlidir. Ah, evet, ben olsam ancak Kasım ayında canıma kıymayı düşünürüm."
Sanki kafasının bir tarafında çok zalim, akla gelmedik işkencelerden hoşlanan bir sihirbaz vardı. Birkaç saniye içinde, etrafındaki her şeyi değiştiriyor; mevcudu ortadan yok ediyor, mevcut olmayanları getiriyor, sade yaşadığı anın değil, bütün mazisinin, geçmiş günlerinin çehresini ve mânasını bozuyor, yalnızlık saatlerinin lezzeti olan her hayali tükenmez bir zulüm hâline sokuyordu.