"İnsan Tanrı'ya doğru, ona sorduğu sorular aracılığıyla yükselir," diye tekrar etmeyi seviyordu. "İşte gerçek diyalog. İnsan sorar ve Tanrı cevaplar. Fakat cevaplarını anlamayız. Anlayamayız. Çünkü onlar ruhun derinliklerinden gelir ve ölüme kadar orada kalırlar. Gerçek cevapları, Eliezer, onları yalnızca kendinde bulacaksın."
Fakat gözleri beni görmüyordu. Bunu anlayabiliyordum. Onun rüyasına dahil değildim. Ben ve o kız, gözle görülmeyen bir sınırla ayrılmış iki farklı dünyadaydık.
Bir yanım bahar rüzgârı gibi uçarı, tez canlıdır, öteki yanım kış soğuğu gibi katı, ağır kanlıdır. Bir yanım içimden gelen seslere kulak verir, öteki yanım, öğrendiklerime bildiklerime.
Bilemezlerdi benim geleceğimi. Onlar bir çocuk istediler ama ben geldim! Dünyaya en az değer veren insan. Onlar normal bir çocuk istediler, eğitim görüp, meslek sahibi olacak, gururlanacakları. Ama ben geldim. Bilemezlerdi bir canavar büyüttüklerini. Onların suçu değil. Ve benim onlara acı çektirmem vicdanen yasal değil. İşte bu yüzden sadece onları düşündüm. Başka kimseyi değil. Ölmelerini arzuladım. Benim dönüştüğüm adamı görüp üzülmemeleri için.
Sevgi inançların, ırkların ve düşmanlıkların ötesinde bir olgudur.
**** Martın Luther King'in şöyle söyler; "Kuşlar gibi uçmayı balıklar gibi yüzmeyi öğrendik. Ancak çok basit bir şeyi unuttuk. Kardeşçe yaşamayı..."
Birbirimizi sevmek için aynı coğrafyada doğmuş olmamız gerekmez birbirimizin başarısını tüm insanlığa armağan etmemek için hiç bir sebep olamaz. Karşımızdaki insanı insan olduğu için sevmeliyiz.
Kitaptaki Ahmed'in yaşamı bu sözleri kanıtlamaktadır.